Bir davet üzerine gittiğim Gostivar şehri, tam anlamıyla benim için sürprizlerle dolu bir Balkanlar deneyimi oldu.
İstanbul’dan otobüsle yaklaşık on saat süren heyecanlı bir yolculukla gittiğim Gostivar Makedonya’ya bağlı Şar dağının eteklerinde bulunan güzel sıcakkanlı bir şehirdi. Arnavutluk ve Kosova ile sınır şehri olan Gostivar, nüfusunun % 70'i Müslümanlardan oluşan ve önemli sayıda Türk'ü de içinde barındıran bir şehirdir. Orada rahatça türkçe konuşup bürek (börek denmiyor orada) yiyip seylan çayı içerek memleket hasretini Türkçe sohbetle ve Türkiye gündemini konuşarak hoşça zaman geçirebileceğiniz bir şehir. Özellikle et köfte, kuru fasulye ve börek gibi yiyecekleri bolca ve afiyetle yiyebileceğiniz bir yer. Vardar nehrinin doğduğu muhteşem doğası ile sakin bir hayatı içine alan şehir insana huzur veriyor. Oralarda misafirperverlikle Osmanlı mirasını hissetmek sonra Türkiye’ye dönüp ne kadar büyük bir nimet içinde yaşadığımızı hissetmek için balkanlara özellikle Gostivar’a gitmenizi şiddetle tavsiye ederim. İki şerefeli tek minaresi ile Saat Camisi, yanı başındaki saat kulesiyle Gostivar masalsı bir şehir. Sokaklarında gezerken yabancılık hissetmeden Avrupa’da olmanın keyfini sürebileceksiniz. İsterseniz Türkçe konuşup yol sorup bolca cami ziyareti yapabileceğiniz bir Müslüman şehri. Mavrova Milli parkı doğası ve sade güzelliği ile kesinlikle ziyaret edilmesi gereken bir yer. Butik otel konsepti göleti ile hem yüzmeye hem kayıkla gezmeye hem de kafa dinlemeye bulunmaz bir yer. Gostivar balkan seyahati yapmak için güzel bir başlangıç noktası olabilir. Şehir sakin ve düzenli akşam olunca el ayak çekiliyor ve dinlenme moduna geçiliyor. Türk kahvelerinde otorup gelen Türklere gösterilen sıcak karşılama içilen demli çaylar ve eskiden yeniden anılar sohbetlerle güzel bir atmosferi size yaşatıyor. Yolculuğumuz sırasında Tek Rumeli televizyonunun kuruluş yıldönümünü de programa aldık. Üsküp’te hep beraber güzel bir kuru fasulye yedik. Güveçte suyunu çekmiş iri iri tuzlu fasulyeler leziz bir ziyafetti. Hala aklıma geldikçe canım çekiyor. Rumeli TV balkanlarda çok önemli bir kültür aracı ve ses. Yanımıza gelen muhabir Kilis’ten geldiğimi duyunca çok şaşırdı ve mikrofonu bana uzattı. Gönül coğrafyamızın Kerkük’ten Halep’e oradan Filistin’e Saray Bosna’dan Gostivar’a olduğunu söylemem çok hoşuna gitti. Biz çok eski ve güçlü bağlarla bağlı bir bakiyenin üzerinde yaşayan beklenenleriz.Tıpkı Arakan, Karabağ, Kerkük, Urumçi, Srebrenitsa….ve daha birçok mazlum halklara umuduz. Balkanların bize ihtiyacı var. Biz oraya sadece yemekle, danslarla, halaylarla…vb değil elimizde var olan tüm manevi birikimlerle kültürle inançla gitmeliyiz. Onlar bizi eski günlerdeki gibi bekliyor. Orada ki özlem ve hasret her gözde ve sözde buram buram hissediliyor. Gostivar gittiğim ve gördüğüm ilk balkan şehri oldu. Saat kulesinde çektiğimiz o fotoğraf karesi hep aklımda kaldı. Yolda beraber gezdiğimiz, neredeyse üç öğün bürek yediğimiz candan arkadaşlıkları ile Gostivar Külütr ve Dayanışma Derneği benim için her zaman özel bir yerde olacaktır. Füzelerin düştüğü günlerde Kilis’i unutmayan ziyarete desteğe gelen Gostivar’lı kardeşlerimizi şimdide bizler unutmayacağız. Bu zaman içerisinde ilişkilerimizi koparmayarak Belediye Başkanlarımız Av. Hasan Kara ve Arben Taravari onayı ile resmi süreçlerin tamamlanmasında bize destek olan Kilis ve Gotivar’ın kardeş şehir olmasını sağlayan ve bu güzel yol boyunca bu unutulmaz seyahatin mimarı Orhan Sipahi Başkanımıza, Hakan Gostivar Beye, İlker Türkoğlu Başkanımıza ,Ergun’a, Hadi’ye, Cengiz’e…..ve bizi karşılayan yoldaşlık yapan tüm gostivarlı kardeşlerime sevgi ve selamlarımı iletiyorum.Ben de artık Gostivar’lıyım ikinci memleketim olarak görüyorum oraları.
Mahmut Selçuk