Güvenlik çok boyutlu bir kavramdır. Askeri önlemler, tarım, sanayi, ekonomi, milli ve manevi duygular, dış politika, ülkenin stratejik konumu gibi konular güvenliğin ana esaslarını oluşturur. Bu bağlamda dikkate alınması gereken birçok değişken işin içine girmektedir. Güvenlik bu yönüyle kompleks bir yapı arz etmektedir.
Ülke siyasetinin birincil amacı güvenliğin sağlanması olduğuna göre siyasete soyunmuş liderlerden yukarıda bahsettiğimiz güvenliğin bileşenleri hususunda kusursuz bir bilgiye sahip olmaları beklenir. Türkiye'nin güvenliğine dair gündemi meşgul eden çok önemli olaylar meydana geldi. Trump'ın tweetleri ve mektupları ülkemize yöneltilen ekonomik tehditler olarak değerlendirilmesi lazımdır. Bu değerlendirme birtakım önlemlerin alınmasını zorunlu kılmaktadır. Diğer taraftan S-400 konusu ABD yönetimini oldukça ilgilendiren bir başka konu oldu.
İlk bakışta ABD'nin NATO'da müttefiki olan Türkiye'nin S-400 hava savunma sistemlerini edinmesini memnuniyetle karşılaması gerektiğini düşünebiliriz. Fakat kazın ayağı öyle değil. ABD, bir NATO ülkesi olarak Türkiye'nin S-400 almasını asla kabul etmiyor. Bir NATO ülkesinin Rus yapımı savunma sistemlerini edinmesini bir tehdit olarak algılıyor. Çünkü savunma sistemleri satan ülkelerin alıcı ülkenin güvenlik ve askeri politikaları üzerinde söz sahibi olacağını biliyor. ABD, bu gidişatın Türkiye'nin NATO kanadından kopup Rusya'ya yanaşması anlamına geldiğini çok iyi biliyor.
Diğer taraftan Rusya, Türkiye'ye S-400 satmakla şu ana kadar erişemediği ABD pazarına erişmiş oldu. Ekonomik rekabet bir tarafa bu, ABD'nin nüfuz alanını kaybetmesiyle sonuçlanacağı için S-400 alımına karşı şiddetli bir muhalefet yapıyor. Bu durum NATO cephesinde bir çatlağa sebep olacağından ABD politikalarını özellikle Ortadoğu'da uygulama imkânlarına sekte vuracaktır.
Mevcut siyasi anlayış Türkiye'nin güvenlik politikalarını dizayn etmekte oldukça zorlanıyor. Bu güçlüğün temelinde ekonomideki istikrarsızlık yatmaktadır. İç ve dış borçlar güvenlik politikalarımızın tam olarak uygulanmasının önündeki en yüksek duvarlar olarak hemen fark ediliyor. Trump'ın yaklaşımından da bunu rahatlıkla anlayabiliyoruz. Eğer Türkiye cari açık veren bir ülke değil de cari fazla veren bir ülke olsaydı, Trump bizi ekonomi üzerinden tehdit edebilir miydi? Elbette edemezdi. Etmesinin bir anlamı da olmayacaktı.
Asıl mesele Türkiye'yi güvenliğin tüm bileşenleri açısından kusursuz bir hale getirmektir. Ekonomide, dış politikada, milli savunma sanayisinin kurulmasında, tarım ve sanayi politikalarında dışa bağlı olmayan bir yapının kurulması kesinlikle başarılması lazımdır. Bu başarının bütüncül politikalarla olabileceğini unutmayalım.
Prof. Dr. Haydar Baş, Milli Ekonomi Modeli ile tarımıyla, sanayisiyle, milli parasıyla, tüketim yanlı analiziyle topyekun ekonomiyi rayına oturtuyor. Ehl-i Beyt anlayışıyla milli manevi değerleri sarsılmaz bir kaleye dönüştürüyor. Hoş Geldin Atatürk eseriyle de emparyalizme darbe vuruyor. İşte alın size bütüncül bir güvenlik politikası. Allah aşkına elinizi vicdanınıza götürün. Eskisiyle yenisiyle hangi siyasi bütüncül bir güvenlik rotası çizebildi?
Hasan Hüseyin Tekin
Yeni Mesaj Gazetesi