Hıristiyan Kilisesi 16. asırdan itibaren Müslümanları İslamiyetten uzaklaştırmak için büyük gayretler göstermiştir. Bu amaçla batıda İslam Araştırmaları Enstitüleri kurulmuş, bu Enstitülerde İslamiyet’in tenkit edilebilecek noktaları tesbit edilmiştir. Bu çalışmaları yapmak üzere Kiliselerde özel olarak eğitilmiş kişiler daha sonra İslam ülkelerine gönderilmiş, başta Arapça olmak üzere Tefsir, Hadis. Fıkıh, Kelam, İslam Tarihi vb. alanlarda bunlar uzun süre eğitilmişlerdir. İslami bilimler alanında yetiştirilen bu kişiler, daha sonra insanların gözünde İslam’ı küçük düşürmek ve Müslümanları İslamiyet’ten soğutmak üzere zayıf noktalar tesbit etmeye başlamışlardır. Kiliselerin kontrolündeki İslam Araştırmaları Merkezlerinde müsteşrik (oryantalist) adıyla görevlendirilen bu kişilerin büyük kısmı kilisenin emrinden ve onun istediği istikamette teoriler üretmişlerdir. Bu kişiler özellikle İslam’daki Tasavvuf ve Mezhep olaylarım incelemeye almış, arkasından tabiin ve sahabe ile ilgili iddialar ortaya atmışlardır. Müsteşrikler daha da ileri giderek önce Hz. Muhammed (say) hakkında İslam Tarihi kaynaklarının en zayıf rivayetlerini kullanarak çeşitli ithamlar ortaya atmışlardır. Bu noktada kalmakla yetinmeyen müsteşrikler, bizzat Hz. Peygamber’in hadislerinin güvenilmezliğini, dolayısıyla İslam’da hadislerin yerinin olmadığını söylemişlerdir.’(15)
Hadisleri inkar noktasından sonra, doğrudan doğruya Kur’an-ı Kerim’e yönelen müsteşrikler, Kur’an ayetleri arasında sözde bir takım çelişkiler bulmaya ve doğrudan doğruya Kur’an ve İslam üzerinde şüpheler uyandırmaya çalışmışlardır. Tarih boyunca müsteşrikler çeşitli çalışmalarla kendisini göstermiştir. Bu çalışmaları şöyle gruplandırmak mümkündür:
1 -Akademik çalışmalar.
2-Yazma eserlerin toplanması ve fihristlendirilmesi.
3-Tahkik ve neşr.
4-Arapça’dan Batı dillerine tercümeler.
5-Muhtelif Arabi ve İslami sahalarda te’lifler yapma. (16)
Bütün bu çalışmaları yapan Massignon, Goldziher, Humange vb. müsteşrikler, İslam ülkelerinde kendi fikirlerini körü körüne tekrar edecek öğrenciler yetiştirmişler, onların bu fikirlerini söylemesini daha uygun bulmuşlardır. (17) Nitekim bu konu ile ilgili Prof. Dr.Şaban KuzgunHocamız ile yaptığımız görüşmede şunları ifade etmişlerdir: “bizde zamanla ihtida etmiş insanlar, sülaleler, yabancı ülkeler tarafından, misyonerler tarafından araştırılıyor ve çalışmalar bu insanlar üzerinde yoğunlaştırılıyor.”
İnancını yaymak, bir dine samimi olarak bağlanmanın gereğidir. Bundan ötürü , Hıristiyanların dinlerini tanıtmak hususundaki gayretlerini kınamak mümkün değildir. Son asırda misyonerlerin başlıca metodlarından biri, Charles de Faucould’un «Hıristiyanlaştırmadan önce medenileştirmeli» düstüruna uygun hareket etmek olmuştur. Hıristiyan misyonerliği birçok durumda zorlayıcı ve dünyevi imkanları elinde bulundurarak ekonomik ve kültürel yoksullukları istismar etmek suretiyle bir nevi zorla Hıristiyanlaştırmak faaliyeti göstermektedir ki, bu çirkin uygulama bazı Hıristiyanlar tarafindan bile kınanmaktadır.(18)
Hıristiyan mission faaliyetleri çoğu zaman askeri, ekonomik ve hatta kültürel sömürgecilik hareketleriyle birleşmiş, batı hegemonyasının zeminini hazırlamıştır. Bütün bunlara hedef “Hıristiyan iman ruhunu” insanların kabul etmesine zemin hazırlamak olmuştur. Bunun için Hıristiyan imanını yaymakla görevli olan misyoneri, bazen bir asker, bazen bir doktor, ya da bir barış gönüllüsü olarak görebilirsiniz.(19) Şu veya bu kılık altında faaliyet sürekli canlıdır. Ortodoks veya protestan mezheplerinin bünyesinde oluşmuş tarikatlar, gençlik teşkilatları, dini cereyanlar sürekli misyonerlik ruhunu canlı tutmuşlar ve ilgili kilise mezheplerinden ve hatta devletlerinden destek bulmuşlardır.(20)
Katolik dünyada hala adları ve müesseseleri yaşayan, faaliyet gösteren Dominikler, Fransiskenler, Cizvitler ile Ortadoks dünyada faaliyet gösteren ”Ortadoks Gençlik Hareketi”21,
Paris’teki “Saint-serge İlahıyat Enstitüsü”, New York’taki “Saint Wladmir Papaz Okulu”22,
Protestanlık dünyasında ise “Genç Hıristıyanların Evrensel İttifakı”, “Genç Kızlar Hıristiyan Birliği Evrensel İttifakı”23 gibi bazı Hıristiyan teşkilatları bugün bir yandan Hıristiyan birliği için faaliyet gösterirken diğer yandan Hıristiyan missionu’nun gereği için çaba göstermektedirler.
İlk misyoner mektepleri, 19. yüzyılda Miss Mary Reinold tarafindan açılmıştır. Izmir’de başlatılan bu faaliyet, Türk çocuklarına hayat yolunu gösterme iddiasında idi. Misyoner okullarının anası işte ülkemizde bu kadın oldu. 1904’de Ortadoğu’da, altmış bin talebesi olan altı bin misyoner mektebi vardı. Ortadoğuda ki en önemli merkez ise Istanbul idi. Alman Doğu misyonerinin müdiresi Dr. Letsiyu, bir dergideki makalesinde bu noktaya parmak basmış, bütün Islam ülkelerinin gözünün Istanbul’da olduğunu, Islümi gelişmenin Istanbul’dan kaynaklandığını, haç ve hilül arasındaki mücadelede bunun unutulmaması gerektiğini söylemiştir.24
Sultan Il. Abdulhamid zamanında, sayısı 400’ü aşan Amerikan kurumları yanında Türkiye’de, İtalyan, İngiliz, Rus, Avusturya ve Alman kurumları da faaliyette idiler. Devlet, bunlardan ruhsatsız olanlardan bazılarını kapatma yoluna gitmişse de bu hareketi tam olarak önleyememiştir. Bütün bu faaliyetlerin içerisinde, Robert Koleji, 1863’te Bebek’te bir evde başlamıştır. Amerikalı zengin bir tüccar tarafindan, onun bütün masrafları üslenmesiyle başlayan bu teşkilat, Robert Kolej adını 1878’ten sonra almıştır ve ilk müdür Hamlin, misyonerlikten çekilerek bu işi özel olarak sürdürmüştür. Gaye, Rumeli Hisarını yaptırıp daha sonra da Istanbul’u almış olan Fatih’in yolunda yürüyerek tarihi geriye akıtmaktır. Daha sonrada bu kurum misyoner faaliyetlerinin nasıl yapılacağının tartışıldığı bir beyin, bir odak, konferansların yapıldığı bir merkez haline gelmiştir. Osmanlı Devletinde ilkokuldan yüksek okula, gelişmiş bir misyoner eğitim sistemi oluşmuştur. 1900 yılında yalnızca Anadolu’da 400’ü aşkın okul ve 17.500 civarında öğrenci eğitim görmekteydi.(25)1904 yılında Osmanlı topraklarında 465 okulu vardı. Amerikalıların devlet okulu olarak 400, Katoliklerin 306, rahiplerin 354 okulu Osmanlı topraldarı içinde varlığını sürdüren okullardı. Bu rakamlar sadece belli başlı belgelerden çıkan rakamlar olup tam bir sayım yapmak mümkün olmamıştır. 1894 yılında sadece Elazığ’da Protestan misyonerlerin açmış olduğu okul sayısı 83’tü. Protestanların Diyarbakır ve Bitlis’te 22 okulu, Erzurum’da ise 24 okulu mevcuttu.(26)
Misyoner teşkilatların en önemlilerinden biri de merkezi ABD’de olan ABCFM örgütüdür.(27) Osmanlı topraklarında faaliyet gösteren ilk Amerikan Protestan misyoner teşkilatı ABCFM’dir. Osmanlı topraklarında kurduğu kolejler aracılığıyla Ermeni terörünün doğmasında ciddi katkı sağlamıştır. ABCFM, ABD’de iktidarı her zaman tekellerinde tutan Beyaz Anglo-Sakson Protestanlar’ın (WAŞP’ın) çatısı altında yer alır. ABCFM de WASP ‘in diğer kanatları gibi, Mesih’in yeniden gelmesi için Israil devletinin kurulması ve arz-ı mev’udu ele geçirmesi gerektiğine inanır. Osmanlıda ki misyonerlik faaliyetlerinin baş aktörlerinden biri hiç kuşkusuz ABCFM’dir. ABCFM yeniden yapılanma sürecinden sonra Cumhuriyet Türkiyesi’nde de misyonerlik faaliyetlerinde başı çekmekteydi. ABCFM için “herhangi bir misyoner örgüt, abartmaya gerek yok” demek lüksüne sahip değiliz. Çünkü “Osmanlı Devleti ‘nin meşruiyetine yönelik tehditlerden hiçbiri, uzun vadede misyoner etkinlikten daha etkili olmadı”(28) Devam edeceğiz inşallah...
Enis Karani Arda / 12 Şubat 2014
Kaynaklar:
15 Kuzgun, Şaban, “Hıristiyan Misyonerlerin Türk-İslam Ülkelerindeki Faaliyetleri”, Ff1. ilahiyat Fakültesi
Dergisi, S., 4, Elazığ, 1999. s. 335.
16 Zakzük, M. Hamdi, Oryantalizm veya Medeniyet Hesaplaşmasının Arka Yüzü, (Ter., Abdulaziz Hatip)
Izmir, 1993,s.51.
17 Kuzgun, Şaban, isim Kaynaklannda liz. ibrahim ve Haniflik, Ankara, 1985, s. 146.
18 Yıldıran, Suat, Mevcut Kaynaklara Göre Ilıristiyanhk, yer, tarih, s. 360.
19 Aydın, Mehmet, “Misyonerlik Faaliyetleri ve Türkiye” Türkiye’de Misyonerlik Faaliyetleri, Türkiye
Diyanet Vakfı Yayınları, s. 10, Ankara, 1996.
20 Aydın, Mehmet, a.g.e., s.11.
21 Besnard, Albert M., Hıristiyan Ilühiyatı, s. 43.
22 Besnard, Albert M, a.g.e., s. 78-80
23 Besnard, Albert M., a.g.e., s. 78-80.
24 Tümer, Günay, “XJX. Yüzyılda Sömürgelerin Destek Kuvveti Misyonerlik ve Yehova Sahilleri Gerçeği”
Türkiye’de Misyonerlik Faaliyetleri, TDVY., Ankara, 1996, s. 61-62.
25 Tümer, Günay, a.g.e., s. 62-63.
26 1{aydaroğlu, Jiknur Polat, “Osmanlı Iınparatorluğu’nda Yabancı Okullar Neden Soran Oldu?” Türkiye’de
Misyonerlik Faaliyetleri, TDVY, Ankara, 1996, s. 72.
27 ABCFM (Amerikan Board of Commissioners for Foremg Missions), ABD’deki Protestan misyoner örgütlerinin en kıdemlisi ve de en büyüklerinden birisidir. ABCFM, Calvinci geleneği temsil eden, XVI, yüzyıl sonlan ile XVII. yüzyılda Ingiltere ve Amerika’nın doğusunda filizlenen Puritan akmıuun belli başlı üç temsilcilerinden Congregationalislerce 1810 yılında Boston’da kurulmuştnr. Tüm Protestan misyoner örgütleri içinde gelir ve misyoner sayısı yönünden ABD’de %30-35’lik bir paya sahiptir. Amerikan misyoner örgütleri içinde aslan payım alan örgütlerden birisi (her zaman ilk üçe ginnek üzere) ABCFM’dir. BOARD’un, yapısı ve işleyişi iyi belirlenmiş katı bir örgütsel sistemi vardı. Bu sisteme zaman zaman ABD içinde bile itirazlar olmuş, ABCFM, anayasal yönetim içinde bir tür usule aykın yönetim yaratınalda suçlannııştır. ABCFM’in tuzu ğüne göre amacı, “dinsizler arasında Hıristiyanhığı yaymaktı”. Bkz. Kantarcı, Şenol, Ermeni Araştırmaları Dergisi, “Ermeni Lobisi: ABD’de Ermeni Diasporası’mn Oluşması ve Lobi Faaliyetleri” Sayı, 1.
28 Deringil, Selim, İktidarın Sembolleri ve İdeoloji, 11. Abdulhamid Dönemi (1876-1908) çev., Gül Çağalı Güven, Istanbul, 2002, s. 119 vd.