Değişen bir şey yok. İkisi de ABD Başkanı, ikisinin de hedefinde "barış"… Biri dünya değiştirdi, öbürünü de Amerika değiştirmek istiyor.
Thomas Woodrow Wilson, Birinci Dünya Savaşı sona ererken, tarihe "14 İlke" olarak geçecek barış şartlarını açıklıyordu Kongre'de. Uluslararası ilişkilerde kalıcı barışın sağlanmasına yönelik bu ilkelerin 12'incisi Türkiye'yle ilgiliydi. Bu maddeye göre, Osmanlı İmparatorluğu'nun parçalanması, azınlıklara muhtariyet (özerklik) tanınması ve bunların Amerikan mandası altına alınması öngörülüyordu. Türkler sadece belirli bölgelerde egemen olabilecekti.
Bu plan bizim için 10 Ağustos 1920'de Sevr Antlaşması ile uygulamaya konulmuş; Osmanlı İmparatorluğu'nu parçalayan ve bağımsızlığını fiilen ortadan kaldıran sözleşme İstanbul Hükûmeti ile İtilaf devletleri arasında imzalanmıştı.
Ne var ki, bizim Mustafa Kemal Atatürk'ümüz vardı ve emperyalistlerin planı çöpe gitti. Atatürk'ün kazandırdıklarını, bakın bir yabancı bilim adamı Prof. Dr. Justin Mc Carthy'nin tespitinde görelim: "Atatürk olmasaydı, Türk belki Özbekistan'da olurdu, ama Trakya ve Anadolu'da kalmazdı. Yüz yılda tüm civar büyük coğrafyadan sürülmüş ve katledilmiş Türklerin Konya Ovası'ndan sürülmeleri ve atılmaları ne kadar sürerdi sanıyorsunuz?(…) Ben size diyorum ki, Atatürk olmasaydı, Türk kalmazdı."
Bir başka yabancı bilim adamı Arnold Toynbee: "Batı dünyasındaki Rönesans, reformasyon, bilim ve düşünce ihtilali, Fransız inkılabı ve sanayi devrimini, Atatürk, bir insan ömrüne sığdırmıştır."
Atatürk'ü asıl tespit eden bilim adamı, devrimci lider Prof. Dr. Haydar Baş'tır. O'nun "Hoş Geldin Atatürk" eserini okumadan gerçek Atatürk'ü ne öğrenebilir ve ne de tanıyabiliriz… Önümüzü de göremeyiz.
Wilson ilkelerinden bu yana yüzyılı aşkın zaman geçti. İlkelerin uygulanması yolunda Sevr girişiminden (1920) tam bir asır sonra 2020'de şimdiki Amerikan Başkanı Trump yine "barış" kandırmacasıyla Müslüman ülke Filistin'i parçalama projesini açıkladı. Dün Sevr'di bugün Ortadoğu Barış Planı…Hedef yine Müslümanlar.
1948, ABD ve İngiltere'nin, en tenzilatlı deyimle, nesebi sulandırılmış çocuğu İsrail Devleti'nin doğum tarihi. Ve Filistinlilerin toprağının bu devlete peşkeş çekilmesinin ilk adımı.
1948 işgali yetmedi. Trump, İsrail'in giderek genişleyen haksız işgal eylemlerini meşrulaştıran planı açıklarken, adil barış (!) demektedir yüzsüzce. Madem ki planın adil de, proje hazırlanırken Yahudi nesepli damadın ve de İsrail Başbakanı masada yer alırken Filistin niye yoktu. Amaç belli, Büyük İsrail… Bu uğurda ne barış, ne adalet, ne hukuk ne de insanlık kimin umurunda.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu