Hukuk dünyamızda, Eylül ayı, adli yılın açılışına tanık oluyor. Bugün açılış töreni var; konuşmalar yapılacak. 1943 yılından bu yana devam eden konuşmalar önemli düşünceleri, görüşleri sergiliyor. Açılış konuşmalarında bir yandan istekler, eleştiriler, yakınmalar, özlemler dile getirilirken, diğer yandan somut sayılar da açıklanmaktadır.
Her adli yılın başında, gelenekselleşmiş bir uygulama vardır. Bütün yargıçlar ve savcılar, ayrı ayrı birbirlerini ziyaret edip kutlama dileklerinde bulunurlar. Bu aslında güzel bir uygulamadır. Yargının içinde doğrudan doğruya yer alan kişiler iyi niyete dayalı duygu ve düşüncelerini dile getirirler.
Ancak bu adli yılın açılış töreni sancılı olacağa benzer. Yargıç ve savcılar yanında yargının bir diğer kurucu unsuru, savunmayı temsil eden avukatlardır. Avukatların üst meslek kuruluşu TBB'nin (Türkiye Barolar Birliği) Başkanı törene katılacağını bildirirken, binlerce avukat ve onları temsil eden baroların bir bölümü katılmama kararı almışlardır. Zaten sorunları diz boyu olan yargıdaki bu manzara hoş değilse de, avukatların katılmama gerekçesi üzerinde durulması gerekir. Tören, Cumhurbaşkanlığı külliyesinde yapılıyor. Cumhurbaşkanı yürütme organının başı, yargı organı ise, yürütmenin dışında bağımsız ve tarafsız bir erktir. Adli yılın açılış töreninin tarafsız sahada olması gerekirken cumhurbaşkanı mekânında yapılmasına itirazı olan hukukçuların düşünceleri haksız da sayılmaz. Törenin mekânından daha önemlisi, yargının bağımsızlığı ilkesinin hayata geçirilmesidir. Yargının bağımsızlığından, tarafsızlığından söz edilebilmesi için öncelikle yargı içerisinde birliğin, beraberliğin gerçekleşmesi gerekir.
Yargı bağımsızlığı, tarafsızlığı, yargı-yürütme ilişkileri ve iş yükünün yüksek boyutlarda artma olgusu karşısında hep şu sorulmaktadır: Ne yapmalı?
Gerçi, 2019 Yargı Reformu Strateji Belgesi'nin, yeni adli yılda, TBMM'nin yeni çalışma döneminde yasalaşma sürecine sokulacağı beklense de bu belge yeterli olacak mı?
Hukuk ligindeki durumumuza bakalım:
Dünya Adalet Projesi'nin her yıl yayınladığı "Hukukun Üstünlüğü Endeksi"nde durumumuz iç açıcı değil. 126 ülkenin yer aldığı listede Türkiye 109'uncu sırada. Geçen yıl 113 ülkenin değerlendirildiği listede 101. idik. Ölçü "hukukun üstünlüğü" olunca, Nabipya, Yunanistan, Ruanda, Bulgaristan, Burkina Faso, Çin, Rusya, İran gibi ülkelerin gerisinde kalıyoruz.
Yeni adli yıl vesile olsun, güçlülerin hukuku yerine hukukun gücü hâkim olsun. Yargıyı siyasetin pençesinden kurtaralım, "kuvvetler ayrılığı" ilkesine sadık kalalım.
Yeni adli yılın tüm avukatlara, öğretim üyelerine, hukukçulara, yargı sistemi içinde çalışanlara, bütün topluma hayırlı olmasını diliyoruz.