Ekim’in ilk günlerinde doğup büyüdüğüm topraklara kısa bir süreliğine gittim. Pandemi nedeniyle yaklaşık 2 yıldır gidememiştim.
Bu 2 yıllık süreç benim için çok uzun bir dönemdi. Özlemim doruk noktasındaydı. Hayaller kuruyordum. Sorunları bitmiş, Kilislilerin yüzlerinden mutluluklar okunuyordur diye...
Gaziantep yolundan Kilis’e doğru yaklaştıkça aklıma Suma Fabrikası düştü. Acaba Üzüm üreticilerinin mağduriyeti giderilmiş miydi? Üzüm tiyekleri (1) sökülmekten kurtulmuş muydu?
Arabadan Suma fabrikasının önünde inip yürüyerek gitmeye karar verdim. Şehrin en değerli arazilerinin üzerinde kurulu fabrikanın totem tabelasını görünce hayallerim yıkıldı. Tabela beni kaldırın atın diyordu adeta. Üzerindeki yazılar silinmiş, kenarları kalkmış, adeta bir ucubeye benziyordu. Aklıma burada masalar kurup üzüm üreticilerini sıraya dizen siyasiler geldi. Kilisli bunun hesabını neden sormadı diye hayıflandım. Acaba Kilis’te ki Suma fabrikası gibi Özelleştirilme kapsamına alınan diğer kurumlar da aynı kaderi yaşıyor mu? Örneğin Eskişehir Şeker Fabrikası !
...
İHA Kilis Temsilcisi Mehmet Ali Dağ ve Kilis Postası gazetesinden Selim Baytürkmen’i sohbet ederlerken gördüm. Şehrin sorunlarını konuşuyorlardı. Anladım ki; Nüfusundan daha fazla Suriyeliyi bağrında barındıran Serhat Şehrimiz Kilis, ilerlemek yerine geriye gidiyor.
Hayallerim yıkılmışken daha fazla ne yazayım bilmiyorum...
Sosyal medyada gördüğüm bir alıntıyla noktalayayım
Doğan Cüceloğlu bir seminerinde yere bir parça ekmek koymuş ve “ Bu ekmeğe basabilecek birisi var mı? ” diye sormuş salondakilere. Hiç ses çıkmamış tabii.
“ Sahneye gelip bu ekmek parçasına basana 100 dolar vereceğim ” diye devam etmiş.
Salondan yine çıt yok…
Fiyatı artırarak 5 bin dolara kadar getirmiş.
Bu sırada salonda bulunanlardan birisi, “ Hocam, istersen 500 bin dolar ver, yine bize o ekmeği çiğnetemezsin, boşuna uğraşma! demiş. Doğan Hoca da, “ İşte değerler eğitimi budur ” diye noktayı koymuş…
Para vererek ekmek çiğnetebileceğiniz insan sayısı yok denecek kadar azken, bedavaya yalan söyleyen, dedikodu yapan insanların bu kadar çok olması biraz garip değil mi?
Acaba yalan söyleme konusunda bu kadar hassas olamaz mıydık?
Veya herhangi bir toplulukta birisi gıybet etmeye başladığında herkes tepki veremez miydi?
Yere düşen ekmeği çiğnememek için duyduğumuz hassasiyet, yerlerde sürünen bazı değerlerimiz çiğnenirken niçin kendini göstermiyor?